Yıllardır duyduğum ama
ayrıntılarını çok az bildiğim bir sistemdi taşeron işçilik sistemi. Geçen
ilkbahara kadar bunun farkında değildim. Demek ki işçilerin ve işçiliğin
ekonomik rolüne bir süredir ilgi duyan bir insan olarak açıkçası bu konuda ne
kadar bilgisiz olduğumu anlamak için Soma Faciasının olması gerekiyormuş. Daha
önce de işçi cinayetleri ilgimi çekiyor ve bu cinayetlerin durdurulmasını istiyordum.
Ama bu cinayetlerin arkasındaki sistemi çok fazla bilmiyordum. Soma kazasından
sonra bir parça da olsa taşeron sistemi ve etkileri üzerinde düşündüm ve
okudum. Bu yazıda bu yaptığım sınırlı araştırma sonrasında okuduğum ve
öğrendiğim kadarı ile taşeron işçilik sistemini anlatacağım. Eğer ekleme ve
düzeltme yapmak isteyen arkadaşlar olursa memnuniyetle karşılarım.
Öncelikle taşeron kelimesinin
farklı bir anlamı daha var. Örneğin bir fabrika mesela Arçelik, ürettiği ürünün
kimi parçalarını, mesela çamaşır makinesi kapağını başka bir atölyeye
yaptırabiliyor. Bu durumda ana fabrikanın ürettiği ürünün parçalarını yapan
atölye taşeron üretici olarak adlandırılıyor. Taşeron üreticilik, kimi zaman
bazı zararlı yan etkileri de olabilse de, büyük şirketlerin maliyetini
azaltıyor, ve bunu en azından prensipte işçilere zarar vermeden yapıyor. Örneğin
çamaşır makinesinin motorunu, elektirik motoro üretme konusunda uzmanlaşmış bir
şirkete yaptırmak çamaşır makinesinin üretim maliyetlerini aşağı çekebiliyor.
Sonuç olarak sadece motor üreten bir firma genellikle söz konusu motoru
çoğunlukla daha ucuza üretecek teknikler geliştirme şansına sahip oluyor.
Yukarıda tasvir ettiğim taşeron üreticilik ile taşeron işçilik birbirilerinden
farklı kavramlar.
Taşeron işçilik tamamen işvereni
işçilerin karşısında daha avantajlı hale getirmek için ortaya çıkmış bir
uygulama. Kapitalist sistemde kar oranını arttırmanın en hızlı yolu işçileri
olabildiğince uzun süre çalıştırmak, maaşları olabildiğince düşük tutmak, iş
güvenliği ve çalışma koşulları standartlarını olabildiğince aşağı çekmek ve
böylece iş güvenliğini ve daha sağlıklı bir çalışma ortamını sağlayacak
malzemelerden kar etmek. Normal şartlarda 100, 200 hatta 1000 kişiyi çalıştıran
bir işletmede, işçiler şirketin sahibinin işçileri bir yere kadar zorlama şansı
vardır. Sonuçta aynı işyerindeki işçiler kolayca organize olabilirler ve
kendilerini koruyan yasaları öğrenebilirler. 1 işçi tek başına işverene karşı
hareket ettiğinde, işçi hukuken haklı ise bile işveren kendisini kolayca
savunabilir. Sonuçta hukuk sisteminin düzgün işlediğini saysak bile, işveren
çok daha iyi avukatlar tutabilir, ayrıca dava sürecini takip etmek istediği
zaman işyerinden ayrılma şansına sahip bir işveren için günün büyük bölümünde
çalışan bir işçi için olduğundan daha kolaydır. Dolayısı ile mahkeme önünde
işveren kendini daha iyi ifade etme şansına sahiptir. Ancak iş yerindeki
işçilerin yarısı bile birlikte hareket ettiğinde, iş verenin kendini savunması
daha zor hale gelir.
İş veren açısından var olan bu
sorun istihdam şirketleri denebilecek şirketler tarafından çözülür. İstihdan
şirketinin tek bir işlevi vardır. O da iş vermedir. Farklı fabrikalarda,
otellerde, inşaatlarda çalışan işçilere bu istihdam şirketleri işverirler. Yani
söz konusu işçiler resmen çalıştıkları fabrikanın, otelin ve inşaatın değil, bu
şirketin işçisidir. Söz konusu fabrika otel, veya inşaat firması da, işçiye
verdiği maaşın yanısıra, bu istihdam şirketine de bir miktar para öderler.
Bu şekilde işçinin çalıştığı
işletme işçi ile ilgili uğraşması gereken tüm sorunları bu şekilde söz konusu
şirkete devretmiş olur söz konusu işveren. İşçi resmen kendi fabrikasında resmen
çalışmadığı için onu istediği zaman fiilen işten atabilir. İşçiyi resmen işten
çıkaracak olan istihdam şirketidir, ve bu şirket, işten çıkarılan işçinin
hakkını aramasını önleme konusunda uzmanlaşmıştır. İşçi hukuken hakkını
aradığında (bir an hukuk sisteminin düzgün işlediğini var saysak bile) atılacak
tüm hukuksal adımları sıradan bir işverene göre çok daha iyi bilir. Ayrıca söz
konusu işçiyi haklı olduğu durumlarda bile hakkını aramaktan nasıl
vazgeçireceğini de bilir.
Kısacası taşeron işçilik sistemi
özünde işçileri işverenin karşısında daha güçsüz hale getirmeyi hedefleyen bir
sistemdir. Bu taşeron sisteminin ana amacı, hatta tek amacıdır. Açıkça ifade
edersek, taşeronu kaldırmak, işverenleri şirketlerinde çalışan işçilere
doğrudan işvermeye ve onların sorunları ile doğrudan muhatap olmaya
zorlayacaktır ki bu bence son derece makul bir taleptir, işçiler ve sol
açısından. Bu sistemin kalkması açıkça işçilerin işverenler karşısında gücünü
arttıracaktır ve başka hiçbir yan etkisi olmayacaktır.
No comments:
Post a Comment